26 Şubat 2011 Cumartesi

Limon.

Ben hikaye yazmayı bilmem aslında.
ama limon mu dedin?
bak bu konuda düşünebilirim.
ben aslında çayıma limon koymayı da sevmem.
ama bana,
evindeki limon ağacının anlatırsan,
denemeden edemem.
ağaca hiç çıkmadığım çocukluğuma üzüldüğümde,
mor çemberle çevrelersen,
o zaman üzülmem işte.
kuru değilse dutlar,
kuru olan tek şey çiçekse,
hele bunlar nar çiçeğiyse;
folyolarım anıları,
kokularını bile saklarım.
etraf çilek kokarsa,
bil ki temizlik sonrasıdır.
temizlik derken,
tüm temizlikler.
terler önce zihinler masada,
temizler eller ortalığı,
ağıza konan çikolatalı ufolar,
tertemiz bedenler geride kalan.
pedala basan beden,
o da terler,
kurulanmaya az kalır.
kurulanmadan önce beyaza düşen siyahlarda gözler,
ıslanan sözler,
durulanan gözler.
sözler hamile kalır mı hiç,
hem de kanal kenarında?
bilmem.
aradaki yıllar çok mu uzunmuş?
ben bilmem.
onbirçarpıüçyüzaltmışbeş kaç eder baba,
ben bilemem.
onbir dakika* ne demek anne?
bildiğimi iddia hiç etmem.
sadece onbir dakika mı gerçekten?
olabilir aslında ama, yo,
iddia edemem dedim, etmem.
kaç onbir dakikayla ölürsün peki?
ne biliyim ben!
bildim dedim bir ara,
olmadı.
iyisi mi,
siktir et.

*paulo coelho, on bir dakika'ya ithafen.